ViraVerita[*] akademiye ve akademik dile hapsedilen teorinin sınırlarını zorlayarak yaşamın her alanına dair söz söyleyen farklı düşünsel karşılaşmaların zeminidir. 25 Kasım 2013’te yola çıkan bu disiplinlerarası ortaklık, felsefe, sosyoloji, politik teori, hukuk, iletişim, psikoloji, antropoloji ve tarih gibi farklı alanların etkileşiminden oluşmakta; felsefe ve sosyal bilimlerin sorunlarına yeni ve çeşitli perspektiflerden bakabilmeyi amaçlamaktadır.
ViraVerita, bir çevrimiçi yayın alanı ve bir e-dergiden oluşmaktadır. Çevrimiçi yayın alanında, teorik tartışmalara ve güncel sorunlara değinen, röportaj, deneme, çeviri ve eleştirilere yer verilmektedir. Yılda iki kere yayınlanan ViraVerita E-dergi ise disiplinlerarası etkileşimi hedefleyen hakemli ve uluslarası indexli bir akademik dergidir.
ViraVerita çevrimiçi yayın alanına gönderilen yazılar, yayın kurulu tarafından değerlendirilmekte ve her ay değişen iki site editörünün nihai kararıyla da yayınlanmaktadır.
ViraVerita, yazı yayınlamanın yanı sıra söyleşiler ve sempozyumlar da düzenleyerek felsefe ve sosyal bilimler alanlarındaki çalışmalara alan açan bir tartışma kültürü oluşturmayı hedeflemektedir. Etkinliklerin düzenleyicisi ViraVerita çevrimiçi yayın alanının yayın kuruludur ve ViraVerita E-Dergi’den bağımsızdır.
Demir almak, yola çıkmak anlamına gelen Vira, hakikate, Verita’ya bir sesleniştir. Farklı limanlardan geçerek yeni rotalar arayan bu yolculukta sizin de paylaşımlarınızı bekliyoruz… Yazılarınızı ve site ile ilgili görüşlerinizi editor@viraverita.org adresine gönderebilirsiniz.
ViraVerita.org Çevrimiçi Yayın Alanı Yayın Kurulu:
Bükem Özçeri
Ceren Dalgıç
Gözde Kıral Uçar
Güncel Oğulcan Ülgen
Gülben Salman
Gülçin Ayıtgu
İlkay Özküralpli
Meriç Kükrer
M. Murat Öngel
M. Taha Tunç
Önder Kulak
Özgür Uçar
Rahmi Yurttakalan
Serhat Celal Birdal
Sinem Önem
Şeyma Sağdıç Güven
Toros Güneş Esgün
Ulaş Karadağ
Volkan Aydın
Site tasarımı: Ayşegül Karaca Şahin
Site Asistanı: Ceren Dalgıç
Logolar: Tosca
[*] Hem İtalyanca hakikat anlamına gelen verità hem de Latince bir sıfat olan “herhangi bir şeye karşı, belli belirsiz bir korkuyla, dehşetle, hûşû halinde duyulan saygı” anlamındaki verita birlikte düşünüldüğünde Nietzsche’den bu yana, “hakikatin/hakikatlerin” gitgide artan bir şekilde belirsizleşmesi, bizi, “hakikat(ler)i arama, ondan yola çıkıp, ona doğru yol alma” çabamızda, bütünlüklü bir hakikate ve çoğul hakikatlere duyulan “korku dolu bir saygı”yla, “belirliyor”. Çağımız hakikati ve hakikatini yitirmiştir. Ama Badiou’nun da dediği gibi, çağımızın “hakikatlere” ihtiyacı vardır; “arayış” ve “yol” bunun içindir.